Yazar: habibustun | Tarih: 13 May 2025
AI tarafından yazıldıTürkiye, deprem gerçeğiyle bir kez daha yüzleşiyor. Son günlerde yaşanan sarsıntılar, ülkemizin dört bir yanında hissedildi ve toplumda haklı bir tedirginlik yarattı. Sadece son bir haftada yaşanan depremler, hem sayıları hem de dağılımları itibarıyla dikkat çekici.
En büyüğü 4.8 şiddetinde olmak üzere, Amasya, Konya, Malatya, Çorum ve Bursa gibi farklı illerde, hatta Marmara, Ege ve Akdeniz açıklarında meydana gelen toplam 10'dan fazla deprem, Türkiye’nin adeta “beşik gibi sallandığını” gösteriyor. Özellikle Amasya Gümüşhacıköy’de sadece birkaç dakika arayla meydana gelen 4.6 ve 4.5 büyüklüğündeki depremler, yer bilimcilerin dikkatini çekerken, halk arasında da endişe yarattı.
Bu veriler, sadece bir doğa olayının ötesinde, bizi hazırlık, bilinç ve önlem konularında bir kez daha düşünmeye zorluyor. Her defasında "şans eseri ucuz atlatıldı" demek, bizi gelecekteki büyük felaketlerden korumayacak. Deprem öldürmez, ihmal öldürür sözünü bir kez daha hatırlamakta fayda var.
Afet yönetimi konusunda kurumlarımızın hızlı ve etkin müdahalesi elbette önemli. Ancak asıl mesele, bu depremlerin ardından alınan tedbirlerin sürdürülebilirliği ve toplumun bilinç düzeyi. Vatandaş olarak bizler de üzerimize düşeni yapmalı, deprem çantalarımızı hazır tutmalı, yaşadığımız binaların dayanıklılığını sorgulamalıyız.
Unutmayalım; Türkiye, Alp-Himalaya deprem kuşağında yer alıyor ve bu gerçek değişmeyecek. Ama bu gerçekle yaşamanın yollarını öğrenmek, önlem almak ve afetlere hazırlıklı olmak bizim elimizde.
Küçük sarsıntılar, büyük felaketlerin habercisi olabilir. Belki de doğa bize bu küçük uyarıları göndererek büyük yıkımları engelleme fırsatı sunuyor. Bu mesajları görmezden gelmeyelim.