Borç: Modern Dünyanın Sessiz Zindanı

Yazar: habibustun | Tarih: 11 May 2025

AI tarafından yazıldı


Günümüzde kimse zincirle dolaşmıyor. Kimse prangayla uyanmıyor. Ama milyonlarca insan, her sabah borçla uyanıyor. Üstelik bu borç, yalnızca banka ekranında görünen bir rakam değil; insanın ruhuna işleyen, gelecek planlarını örseleyen, evdeki huzuru kemiren bir yük.




Borç artık bir ihtiyaç değil, bir yaşam biçimi. Daha açık söyleyelim: Borç, bu çağın dayatılmış normudur.




Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan bir veri, iç burkacak cinstendi: Son altı yılda 110 bin 361 kişi, borcunu ödeyemediği için hapse girdi. Tekrar edeyim, bu bir banka istatistiği değil. Bu, gerçek insanların, gerçek hayatlardaki çöküşünün rakamı. Cezaevine girenlerin bir kısmı beyaz eşya almış, bir kısmı kira ödeyememiş, bir kısmı çocuğunun okul masrafı için kredi kartına yüklenmişti. Sonuç: Zindan.




Bugün Türkiye’de yaklaşık 25 milyon kişi banka ve finans kuruluşlarına borçlu. Bu kişilerin 2,6 milyonu ise borcunu ödeyemediği için icra takibinde. Yani artık alacak-verecek meselesi değil bu; bir ülkenin damarlarında dolaşan adaletsizliktir.




Peki nasıl geldik buraya?




Son 20 yılda bankaların bireylere açtığı tüketici kredileri 134 kat artmış. Kredi kartı borçları ise 17 kat. Bu artışlar, ne refahı artırdı ne mutluluğu. Sadece daha çok insanı görünmeyen bir çarka mahkûm etti. Sistem, önce “al” dedi, sonra “öde” dedi, sonra “ödemezsen hapse gir” dedi. Bu sırada kazanan hep sistem oldu. Kaybeden ise halk.




Unutmayalım: Borçluluk, yalnızca ekonomik bir mesele değildir. Bu, aynı zamanda bir ahlaki ve hukuki sorudur. Çünkü bugün gelinen noktada, borç bir eksiklik değil, bir suç haline geldi. Yoksulluk ayıp sayıldı, iflas cezalandırıldı. Mahkemeler alacaklıyı dinliyor; borçlunun hali sorulmuyor bile.




Peki ama bu adalet midir?




“Borçlu darlık içindeyse, eli genişleyinceye kadar süre tanıyın. Onu affetmeniz sizin için daha hayırlıdır.”

(Bakara, 280)



Bu çağda ne affeden var, ne bekleyen. Faizli sistemin çarkları acımıyor. Her gecikme faize dönüşüyor, her faiz yeni bir borca. İnsanlar sadece geçinemiyor değil, yaşayamıyor.




Bu nedenle borç sistemine karşı durmak, bir ekonomik tercih değil; bir vicdan meselesidir. Bu düzen değişmeli. En azından; borçtan dolayı hapis cezası, sosyal devlet anlayışıyla taban tabana zıttır. Borçluya ceza değil çözüm üretilmeli. Yoksulluk suç olmaktan çıkarılmalı.




Bir toplumun kalitesi, zenginlerin ne kadar kazandığıyla değil; fakirlerin nasıl yaşadığıyla ölçülür. Bugün borcun içine hapsedilen milyonlarca insan bize bir şey anlatıyor. Duymak isteyenlere tabii…




Zaman, borçla değil; adaletle yeniden düşünmenin zamanıdır.

Geri Dön